Kötü gününüzde olsanız dahi, dayanılmaz olmanızın sebebi, fizyolojik olarak açlığınızdan ileri geliyor olabilir. Diyetisyenlerin verdikleri bilgiye göre, vücuttaki kan şekeri düştüğünde, otomatik olarak kanınızdaki adrenalin ve daha birkaç hormonun işlevi de azalır ve bunun sonucu sinirlilik, kan basıncınızın artışıyla doğru orantılı olarak gerginlik görülebilir. Eğer sık aralıklarla azar azar yemek yemeye vakit ayıramıyorsanız, yanınızda bir meyve veya atıştıracak krakerler taşımanızda yarar var.

Tıpkı bir araba gibi, vücudumuz da hareket etmek için yağa gereksinim duyar. Özel olarak yağ asitleri, hücre onarımında ve yenilemelerinde de iş görür. Et, balık, fındık gibi besinlerden aldığımız yağlar, aynı zamanda hormonları düzenleyici ve sinir sistemini güçlendirici etkilere sahip. Her ne kadar çoğu uzman günlük kalori miktarının yüzde 15′inin yağdan karşılanması gerektiği görüşünde birleşse de, yapılan son araştırmalar, yüzde 10′un da yeterli olduğunu gösteriyor.

Vücudumuzdan veya ağzımızdan gelen kötü kokular kişinin hem psikolojisini bozar hem de çevredekilere rahatsızlık verir. Özellikle kötü kokular sosyal ilişkileri, insanlar arası iletişimi bile olumsuz etkiler.

Ağız kokusunun adı HALİTOSİZ

Diş çürükleri, diş eti ve çene kemik dokusundaki hastalıklar, ağızda bulunan dolgu ve kaplamaların altındaki çürükler istenmeyen kokulara neden olabiliyor.

Ciddi enfeksiyonlardan kaynaklanmayan ağız kokuları genellikle diş ve dişeti hastalıklarına bağlı oluşur. Dişler düzenli fırçalanmadığı zaman ağızda oluşan bakteri tabakaları diş yüzeyi temizlenmediğinde bakteriler bu bölgeye yerleşir. Bakteri atıklarındaki sülfürlü bileşikler kötü kokuya yol açar. Aynı şekilde dil köküne yerleşen bakterilerin artıkları ağızda kötü kokunun oluşmasına neden olur.

Memelerin en önemli hastalığı meme kanseridir. Meme kanseri günümüzde kadınlarda en sık rastlanan kanser türüdür. Yaşamları boyunca her 10 kadından biri meme kanserine yakalanma riski taşır.

Meme Göğüs Kanseri Risk Faktörleri Nelerdir?

Cinsiyet
Meme kanseri %99 oranında kadınlarda ve %1 oranında ise erkeklerde görülür.

Yaş
Yaşla birlikte meme kanserine yakalanma riski artar. Ülkemizde meme kanserinin görülme yaşı ortalama 49’dur.

İlk doğum yaşının büyük oluşu
Bir kadının ilk doğumunu 30 yaşın üzerinde yapmış olması bir risk faktörü olarak kabul edilir.

Doğum yapmamış olmak

Radyasyon
Özellikle genç yaşlarda radyasyona maruz kalanlarda bu risk daha fazladır; 40 yaşından sonra azalır.

Stres
Devamlı stres altında yaşayan kadınlarda meme kanserine daha sık rastlanmaktadır.

Sosyo ekonomik düzeyin yüksek olması

Alkol ve sigara kullanımı

Uzun süreli östrojen hormonu tedavisi almak

Genetik faktörler
Bir kadının meme kanserine yakalanma riski ortalama yüzde 10 iken BRCA1 ve BRCA2 genlerinde mutasyon olan kadınlarda bu oran %80’e çıkmaktadır. BRCA1 geni özellikle genç yaşlarda meme ve yumurtalık kanserine eğilimi artıran spesifik bir gendir. Her 300 kadından biri bu geni taşır. BRCA2 geninin mutasyonu kalıtımsal meme kanserlerinin %70’inden sorumlu olup, erkeklerde meme kanseri oluşmasında da etkilidir.
Çok şişman olan kadınlar, zayıf kadınlara göre daha sık meme kanserine yakalanırlar.

Hipertansiyon meme kanserine yakalanmayı kolaylaştırıcı faktörler arasında yer alır.

Diyet ile fazla miktarda yağ alımı bir risk faktörü olarak kabul edilir.

Daha önce rahim ve yumurtalık kanserinden tedavi görmüş olanlar memelerini daha sık kontrol ettirmelidirler.

Ne zaman hekime başvurmalıyız?

1. Memede ele gelen ağrılı veya ağrısız kitleler
2. Koltuk altında ele gelen kitle veya kitleler
3. Meme başında çatlama, kabuklanma, kanama, yara, içe çekilme, şekil bozukluğu
4. Meme başından kanlı veya renkli akıntı gelmesi
5. Meme cildinde kızarıklık, ateş, damarlarda belirginleşme
6. Meme cildinin renk, şekil bozuklukları, portakal kabuğu görünümü
7. Memede çukurlaşma, şişlik
8. Meme üzerinde yaraların ortaya çıkması
9. Bu belirtilerin klinik açıdan değerlendirilmesi ve araştırılması hekim tarafından yapılmalıdır.

Meme Göğüs hastalıklarında erken tanı çok önemlidir:

20 yaşından sonra düzenli olarak ayda 2 defa kişinin kendisi tarafından meme muayenesini yapması kendi memelerinin yapısı hakkında bilgi sahibi olması ve zaman içinde oluşacak değişikliklerin farkına vararak hekime başvurması erken tanıyı kolaylaştırması açısından büyük önem taşır.

Ailesinde meme kanseri öyküsü olan veya diğer risk faktörlerine sahip kadınlar için düzenli olarak hekim muayenesi yapılmalıdır.

40 yaşından sonra her yıl düzenli olarak tarama mamografisi yaptırılmalıdır.

Meme Görüntüleme Yöntemleri

Mamografi
Ultrasonografi (US)
Manyetik Rezonans (MR)
Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)

Mamografi, memelerin röntgen ışınları ile incelenmesidir. Günümüzde meme dokusunu görüntülemede en sık kullanılan radyolojik yöntemdir. Mamografi tarama mamografisi ve gerekirse tanı mamografisi şeklinde yapılır. Mamografi çekilirken memenin maruz kaldığı radyasyon çok düşük düzeydedir. Mamografi ile elle muayenede hissedilemeyecek kadar küçük kanser odakları görüntülenerek, kanser erken evrede saptanabilir. Tarama mamografisi; özel bir risk faktörü bulunmadığı takdirde 40 yaş üstü kadınlarda yılda bir kez yapılmalıdır. 40-49 yaş arasında düzenli mamografi takipleriyle meme kanserinden ölüm oranında %24, 50-74 yaşlar arasında ise %34 oranında bir azalma saptanmıştır. Mamografiye ek olarak sıklıkla uygulanan tanı yöntemi ultrasonografidir. Meme kanseri risk faktörlerini taşımayan 40 yaş altı kadınlarda öncelikle yapılan görüntüleme yöntemidir.

Meme hastalıkları tanısında muayene, radyoloji ve laboratuarın her üçü birden rol oynar. Meme hastalıkları mutlaka bir cerrah tarafından değerlendirilmelidir. Mamografi veya cerrahi girişim kararı hastayı muayene eden hekim tarafından verilmelidir.

Meme kanserinin tanı, tedavi ve takibi mültidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Cerrah, radyolog, patolog, medikal onkolog (kemoterapist), radyasyon onkoloğu (radyoterapist) ve radyoizotop uzmanı bu yaklaşımda yer alırlar. Genellikle tanıdan sonraki ilk yaklaşım cerrahidir. Erken tanı ile başlangıç safhasında yakalanmış kanserlerde yapılacak cerrahi tedavi de o kadar küçük olur, memenin şeklinde önemli bir şekil bozukluğu meydana gelmez. Kanserli doku büyüdükçe çıkartılması gereken doku miktarı artar. Cerrahiden sonra kanserin tipine ve yayılma derecesine göre önce kemoterapi veya radyoterapi ve gerekirse her ikisi uygulanır.

Meme Kanserinden Korunma Yöntemleri

Meme kanserinden korunmak ancak risk faktörlerinin kontrol edilmesiyle mümkün olabilir. En önemli risk faktörleri olan cinsiyet ve yaşı değiştirmenin imkanı yoktur. Diğer önemli risk faktörlerinin başında ailesel yatkınlık, adet görme özellikleri, doğum ve sosyo ekonomik durum gelmektedir. Diyetteki yağ miktarının azaltılmasının meme kanseri riskini azaltabileceği tartışmalıdır. Yağın günlük kalori ihtiyacının %30 altına indirilmesi, bol meyve, sebze ve hububat yenmesi önerilmektedir. Balık yağı tüketimi faydalıdır. Alkol alınımının azaltılması yararlıdır. Fiziksel aktivite çok önemlidir. Genç yaşta egzersiz yapan ve normal kilosunu koruyan kadınlar ömür boyu meme kanserinden korunabilirler. Genetik nedenlerden dolayı meme kanseri riski yüksek olan kadınlar genç yaşta egzersiz yaptıkları ve normal kilolarını korudukları takdirde hastalığın ortaya çıkması gecikmektedir.

Meme hastalıklarında erken tanı çok önemlidir. Özellikle meme kanseri için hayat kurtarıcıdır.